'Trump ile Erdoğan karakter olarak birbirlerine yakın. Bu bir avantaj'
Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tayyar Arı, ABD'nin yeni başkanı Donald Trump'un seçim zaferini yorumladı. Arı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD'de ikinci kez başkanlık koltuğuna oturacak Donald Trump karakter olarak birbirlerine yakın. Bu bir avantaj olarak değerlendirilebilir dedi.
Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tayyar Arı, ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’un seçim zaferini yorumladı. Arı, "Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD’de ikinci kez başkanlık koltuğuna oturacak Donald Trump karakter olarak birbirlerine yakın. Bu bir avantaj olarak değerlendirilebilir" dedi.
ABD’deki seçim sonuçlarını değerlendiren Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tayyar Arı, “ABD’deki seçimlerin sonuçları herkesin merak ettiği bir konu. Bizi de ilgilendiriyor. Ancak önceki seçimler kadar yoğun bir ilgi görmedim. Bunun da sebebi, Trump’ın ne olduğu belli, Biden dolayısıyla da Harris’in ne yapacağı belli. Dolayısıyla çok fazla sır olmayan yani politikalar aşağı yukarı belli olan iki politikacı oldukları için ve bölgeye yönelik politikaların da çok derin bir değişiklik beklentisi olmadığı için bu seçimlerin önceki seçimlere göre daha az ilgi gördüğünü düşünüyorum" dedi.
“Samimi ilişkiler devam edecektir”
Seçimlerin Türkiye açısından biraz daha kritik olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tayyar Arı, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iki defa Beyaz Saray’da Trump ile görüştü. Biden döneminde hiç böyle bir görüşme olmadı. Trump’la daha samimi bir ilişkinin olabileceğini düşünüyorum. Yani daha kolay iletişim kuracaklardır. Çünkü Erdoğan ile Trump karakter olarak da birbirlerine yakın olduğu için konuşabiliyorlar. Dolayısıyla bu anlamda bazı şeyleri kolay doğrudan doğruya ifade edebiliyorlar. Bu bir avantaj olarak değerlendirilebilir. Ama geçmiş Trump döneminde CAATSA yaptırımlarıyla ilgili kongreden geçen bir karar, bir de sözde Ermeni soykırımıyla alakalı bir karar var. Burada kongre sanki Trump-Erdoğan yakınlaşmasından rahatsızlığını, Türkiye aleyhtarı bu kararlarla gösterdi. Trump, kongreyi, kendi partisini kontrol edemedi. Dolayısıyla Trump’ın bazı hareketleri bu tür sorunlara da yol açabiliyor. Yani benzer sunumlarla yeniden karşılaşabiliriz. Bu ihtimal de var” diye konuştu.
“Amerika’da kararı sistem verdiği için seçim sonrası radikal değişiklikler görülmeyecek”
Derin ABD çıkarları itibarıyla bakıldığında çok radikal değişiklikler görülmeyeceğini ifade eden Tayyar Arı, “Yani üslup değişiklikleri var. Yani Türkiye’nin NATO içerisindeki yeri, Türkiye-Amerika ilişkilerindeki sorunlar, Obama, Trump ve Biden bir süreklilik arz ediyor. Yani evet belki bir üslup değişikliği var. Ama sorunlarda ilerleme ve gerileme yok. Türkiye-Rusya ilişkisinden halen rahatsızlar, S400 meselesi halledilmiş değil, F-35 projesinden geri dönülmüş değil. F-16 satışları gerçekleşmiyor. Türkiye’nin Filistin sorununa yakınlığı belli. Bu da ABD hükümetlerini rahatsız edecek, Trump’u da rahatsız edecek. ABD, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a tahkimat yapıyor. Bu devam edecek. Bunlar da ABD’de partiler üstü bir mesele haline geldi. ABD yönetimi özellikle Trump Suriye’den çekileceğine karar verdiği zaman Beyaz Saray ekibi, Pentagon ve CIA devreye girip ikna etti. Sonuçta da çekilmedi. Dolayısıyla en son kararı sistem veriyor” dedi.
“Türkiye de eli boş bir ülke değil”
Suriye’deki YPG ile ilgili bir gelişme yaşanacağını sanmadığını belirten Arı, “Orada Amerika’nın kalıcı olma hedefi var. Buradaki varlığı ile hem Suriye politikasını denetleme imkanına sahip hem de İran’ın İsrail’e ulaşımını havadan kesiyor. Ayrıca Irak, Türkiye, Suriye ve Ürdün üzerinde bir baskı oluyor. Bu bölgede üst avantajlarıyla belki ileride kendi çıkarları için YPG adı üzerinden varlığını kullanacak. Oraya büyük bir üst kurmayı da düşünüyor olabilir. Askeri operasyonlar ve radar üssü de olabilir. Amerika oradaki varlığını uzun vadede düşünüyor. YPG olmaz SDG olur, kendi denetiminde bir bölge olmasını isteyecektir. Bura bağımsız bir Kürt devletine dönüşür mü? Amerika’nın uygulamalarına baktığınızda, Kosova’yı bağımsız yapmıyorlar. Erbil yönetimi, 2018 yılında bağımsızlığı için referanduma gittiğinde ABD arkasında durmadı. Çünkü bağımsız olursa kendi politikaları olur, bölgede o politik denklem içerisinde yer bulur. Bu şekilde manipülasyonu daha kolay. Dolayısıyla Suriye üzerinde özel bir yapılanma Amerikan çıkarlarına daha uygun olacaktır. Bu yapılanmanın boyutu ve hareket alanı ne kadar olur onu bilemiyoruz. Türkiye bunu engelleyebilir mi? Buradaki gelişimin bir devlete dönüşmesini engelleme konusunda Irak’ta nasıl bir tutum aldıysa, burada da benzer bir tutum alacaktır. Ya Suriye hükümetiyle birlikte buna karşı çıkacak ya da Rusya ile işbirliği yapacak. Ama bir şekilde Suriye’nin bölünmesini engellemeye çalışacaktır. Türkiye de eli boş bir devlet değil. Belli kartları var” dedi.
"Türkiye’siz bir NATO’yu kimse düşünemez"
Avrupa’nın Türkiye’nin NATO’dan ayrılmasını hiçbir zaman istemeyeceğini belirten Arı, “Haritaya baktıkları zaman zaten bu anlaşılıyor. Yani diyoruz ya ‘Türkiye, Türkiye’den ibaret değil.’ Sadece Türkiye’den ibaret bile olsa Türkiye’siz bir NATO güney kanadı çöker. NATO bölgede bir dengedir. Türkiye, NATO’dan çıkacaksa başka bir yerle işbirliği yapacak. Rusya’yla iş birliği yaparsa ne olacak? Rus etkisini düşünün. Ortadoğu ve Akdeniz’deki Rus etkisine, boğazlardaki Rus etkisine, boğazlardan Rus gemileri Akdeniz’e geçerse ne olacak? Dolayısıyla bu Avrupa’nın güvenliği için de çok büyük bir risktir. Ortadoğu’da Amerika çıkarları ve güvenliği açısından büyük risk. İkinci Dünya Savaşı’nda sürekli Türkiye’ye savaşa gir diye baskı yapmadılar mı? Neden? Sovyetler Birliğine cephe alsın, onu zayıflatsın diye. Şimdi buna ihtiyaçları olmayacak mı? Olacak. Dolayısıyla Türkiye’nin burada olması her zaman için bir ikinci cephedir. Bu her zaman için Rusya’yı böler. Kaldı ki bugünkü Türk Cumhuriyetlerini dahil edersek daha büyük bir avantaja sahip Türkiye. Yani Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkistan ile daha büyük bir coğrafyada etki oluşturabilmiş bir Türkiye’nin sağlayabileceği avantajlarla vazgeçildiği zaman getireceği maliyetler hiçbirbirine uygun değil. Arada büyük farklar var. Dolayısıyla böyle karşılaştırdığımız zaman onlar da bu stratejik dengeleri hesap edebiliyorlar. Çünkü bunlar da Türkiye’nin çıkarıdır. Zaten Türkiye’nin ayrıcalığıdır. Dolayısıyla Türkiye’nin kendi kozları var, onları da oynayabilir. Yani Türkiye’deki siyasi iradenin bunu ne kadar önemseyeceği ve nereye kadar bu işin peşinde olacağına bağlı ki Türkiye’nin bunu çok önemsediğini biliyoruz” dedi.
"Amerika siyasetinde Yahudi etkisi var"
Amerikan politikasının İsrail’e yönelik politikasının partiler üssü olduğunu belirten Arı, “Yani partilere ve liderlere bağlı değil. Üslup farkı var. Yani Cumhuriyetçiler daha radikaldir, daha siyonisttir. Çünkü siyonist oylar var. Dolayısıyla bunlar Cumhuriyetçi politikaları belirliyor. Onlar da İsrail yanlısıdır. Müthiş bir şekilde İsrail yanlısı. Bir de Demokratlar içerisinde hakim olan Yahudi nüfus var. Yani Amerika’da Yahudi nüfus, gerçekten Yahudi nüfus Demokratlara oy veriyor. Dolayısıyla öyle ya da böyle hangi parti gelirse gelsin bu nedenlerle ve Amerika’daki Yahudi etkisi dolayısıyla, ki Yahudiler Amerika’da bürokraside, medyada, finans dünyasında, basında ve siyaset kurumunda varlar. Hemen hemen yaşamın her yerinde ciddi anlamda etkileri olan bir yapılanma. O nedenle de Amerikan siyasetinde büyük etkisi var. Bu nedenle de Amerika’da hiç kimse Yahudilere karşı duramıyor" diye konuştu.
"İsrail’in güvenliği politikası, Amerika’nın Ortadoğu politikasının merkezinde yer alıyor"
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun kongredeki son konuşmasına benzer fotoğrafların her konuşmasında olduğunu belirten Arı, "Yani bütün kongre üyeleri kendi başkanına yapmadığı tezahüratı İsrail başbakanına yapıyor. Dolayısıyla bu enteresan bir durum. Yani acıklı bir fotoğraftı. Bu son fotoğraf Gazze’deki işgal ve soykırıma rağmen yapıldı. Dolayısıyla tüm birleşik oturumda Senato ve Temsilciler Meclisinin bulunduğu, konukların da bulunduğu, 600’ü aşkın insanın bulunduğu yerde tüm insanların Netanyahu’nun her bir konuşmasında kalkıp alkışlamasını izlediler. Böyle bir kongre, böyle bir Amerika’nın politikalarının başkanlar tarafından değiştirilebileceğini ben tahmin etmiyorum. Ama her zaman Cumhuriyetçiler daha radikaldir bu konuda. Daha ileri giderler İsrail’i destekleme noktasında. Ama Demokratlar biraz daha çekingen, utangaç diyorlar. Ama son süreçte hiç de öyle olmadı. Yani Biden’ın verdiği destek hiç öyle utangaç ve sıkılgan bir politika değildi. Olabildiğince açıktan ve pervasızca destek verdi. Bu da şunu gösteriyor; yani Harris gelse de Biden politikasının devam edeceğini görebiliriz. Yani İsrail’in güvenliği politikası, İsrail’in varlığının sürdürülmesi politikası, Amerika’nın Ortadoğu politikasının merkezinde yer alır. En önemli önceliğidir. Bu öncelik hiçbir zaman değişmedi. Yani 100 yıldır değişmedi. Amerika’nın sayesinde böyle bir imkana sahip oldu. Son kez tüm süreçlerde de Amerika, İsrail’e koşulsuz destek verdi. Amerika’nın İsrail politikası başkanlarla değişecek bir politika değil. Yani burada dozaj farkı sadece. Mesela Obama, Netanyahu’yu biraz sevmezdi. Ama Netanyahu, Obama döneminde de kongrede gitti konuştu ve ayakta alkışlandı. Dolayısıyla böyle bir vaziyet var. Onun için başkanların kim olduğunu onlar çok önemsemezler. Çünkü diyorlar ki Amerikan hükümeti, Amerikan devletinin politikası değişmez” dedi.