Tükenmişliğe karşı bu önerilere kulak verin
Uzman Psikolog Mehmet Güney Ziyalan 'Burn-out 'olarak da bilinen tükenmişlik sendromunun, günümüz iş dünyasında giderek yaygınlaşan bir mental sağlık sorunu olduğunu söyledi. Tükenmişlik sendromunun hangi görev ve sorumluluk düzeyinde olursa olsun herkesi etkileyebildiğini belirten Ziyalan, 'tükenmişlikle mücadele etmenin en iyi yolu onu önlemektir' dedi.
Uzman Psikolog Mehmet Güney Ziyalan “Burn-out “olarak da bilinen tükenmişlik sendromunun, günümüz iş dünyasında giderek yaygınlaşan bir mental sağlık sorunu olduğunu söyledi. Tükenmişlik sendromunun hangi görev ve sorumluluk düzeyinde olursa olsun herkesi etkileyebildiğini belirten Ziyalan, “tükenmişlikle mücadele etmenin en iyi yolu onu önlemektir” dedi.
Acıbadem Kent Hastanesi Uzman Psikoloğu Mehmet Güney Ziyalan, tükenmişlik sendromunun en önemli belirtilerinden biri “Kişinin kendisini bedensel ve duygusal olarak sürekli yorgun hissetmesi” olduğuna dikkat çekerek bu duygu durumunu yaşayan çalışanlara özel önerilerde bulundu.
Yavaş yavaş gelişiyor
Tükenmişliğin aniden gelişmediğini, kronik stres ve uzun süreli aşırı iş yükünden kaynaklandığına dikkat çeken Ziyalan, bu kişilerin kendilerini sürekli hem fiziksel hem de duygusal olarak yorgun hissettiğini belirterek, “böyle durumlarda genelde yataktan kalkıp güne başlamak eskisinden daha zor olur” diyerek sık görülen belirtileri hakkında şöyle konuştu: “Kişinin işe olan ilgisi azalır ve üretkenliği git gide düşer. Konsantre olmakta zorlanır. Meslektaşlarına, işverenine hatta eskiden yakın hissettiği çalışma arkadaşlarına karşı şüpheci veya alaycı olabilir. Kendisini ailesinden ve arkadaşlarından soyutlayabilir, kendisini kimse anlamıyormuş gibi hissedebilir. Bunlara baş ağrısı, mide ve bağırsak problemleri, uykusuzluk gibi fiziksel belirtiler de eşlik edebilir.”
Bu önerileri uygulamaya çalışın
Tükenmişlik sendromunun kişinin kapasitesini ortaya koyup sürdürmesini zorlaştıran, yıkıcı bir durum olduğunu vurgulayan Uzman Psikolog Ziyalan, tükenmişlikle mücadele etmenin en iyi yolunun onu önlemek olduğunu söyledi. İlk önerisi “İş hayatınızla özel hayatınızı mümkün olduğunca net sınırlarla ayırın” diyen Ziyalan uyarı ve önerilerini şöyle sıraladı: “Örneğin; iş saatleri dışında zorunlu haller hariç maillerinize bakmamaya çalışın. İşle ilgili bir sorun kafanıza takıldıysa bunu telefonunuza, ajandanıza not alıp ‘iş saatinde düşüneceğim’ diyerek erteleyebilirsiniz. Aşırı iş yükünüz varsa yeni görevlere hayır demeye çalışın, hatta elinizdekileri paylaştırmaya bakın. Özellikle yöneticiyseniz her işi kendiniz üstlenmeyin. Yetki ve raporlama sisteminizi geliştirmeye çalışın. Mükemmeliyetçi biriyseniz başta zor olacaktır ama verimin arttığını gördükçe alışırsınız. Özel hayatınızda deşarj olabileceğiniz aktiviteler olsun. Bunlar mümkünse sağlığınızı daha çok bozmayacak aktiviteler olsun. Düzenli ve fazla alkol kullanımı alkol alınmadığı anlardaki anksiyete düzeyini artırır. Egzersiz, dengeli beslenme, yeterli ve düzenli uykunun önemini hatırlayalım. Tükendiğinizi hissediyorsanız önce yöneticinizle konuşun; ne yapabilir bir bakın. Bazı yöneticiler oldukça anlayışlı ve yol gösterici olabilir. Sorunun kaynağı siz değilseniz bile bir psikolog ya da psikiyatrist çözümü kolaylaştırabilir. Stres yönetimi becerinizi geliştirirseniz hayat boyu faydasını görürsünüz. Çoğumuz için bir lüks gibi görünebilir ama dinlenmek ve iyileşmek için bir süre ara vermek bazen tek çözümdür Ayrıca kariyer hedeflerinizi gözden geçirebilir, daha sağlıklı çalışma şartları arayabilirsiniz. Sizi dinlemeye hazır yakınlarınız varsa onlarla da dertleşin. ‘Nasıl olsa anlamıyorlar.’ deyip kendinizi kapatmayın.”